18 Şubat 2010 Perşembe

Bir başkasının acısından haz almak


Başkasının acısından zevk alan tek canlı her halde insana benzeyen bu canlılar olmalıdır. Kurban kesmek de bu geleneklerden biridir.
Gelenek ve göreneğini haz/zevk üstüne kurmuş olan bu canlı, insanlaşma yolundan vazgeçmiş ve yaşamını bir başkasının acısı üzerine kurmuştur.

Kurban kesme geleneği; düşünemeyenlerin, çıkarcıların, üretemeyenlerin; acıdan haz/zevk alanların eylemidir. Neden acıdan haz/zevk alırlar? Düşünemeyenler acı duyar mı? Bir başkasının acısını kendi acısı olarak görür mü?

Düşünemeyenler görmez, duymaz, işitmez ve de asla acı duymazlar. Bir başkasının acısı, düşünemeyenler için bir mutluluk kaynağıdır.
Çocukken hatırlıyorum: biri yere düştüğünde herkes gülerdi, ben ise sanki kendim düşmüş gibi acı duyar ve üzülürdüm ve bu olaya gülenleri de bir türlü anlayamazdım.

Düşünebilen bir insan başkasının acısını duyar; kendini onun yerine koyar. Oysa düşünemeyenlerin böyle bir yetenekleri olmadığından başkalarının acısını mutlulukla karşılarlar. Çünkü yaşamaları başkalarının acı çekmesine bağlıdır.
Bir hayvan, bir insan(!) eliyle neden öldürülür. Kendisini bir hayvanın yerine koyamayan birine insan denebilir mi?


İnsan nedir?



İnsan düşünebilen, empati kurabilen bir canlıdır. Bu canlı acı duyar ve acıyı yok etmek için çalışır. Oysa düşünemeyenler acıdan haz/zevk alırlar. Acıdan zevk alanlar acıyla yaşamak isterler. Acı şiddete, şiddet teröre dönüşmedikçe düşünemeyenler rahat etmezler.Onun içindir ki kurban kesme geleneğini yaşatırlar.

Kurban kesmek, bir hayvanı boğazlamak, bir canlının yaşamına son vermek ve bunlardan haz/zevk almak düşünemeyenlerin temel özelliğidir. Bu kişiler başkasının veya bir canlının yaşamına son vererek mutlu olurlar. Bir canlının acı çekmesi düşünemeyenlerin mutluluğu demektir. Herkesin mutlu olduğu bir ortamda düşünemeyenler yaşayamaz. Zevkin olmadığı ortamlar düşünmeyenler için mutsuzluk ortamlarıdır.

Kurban kesme geleneğinin kökeninde düşünemeyenlerin acıdan zevk alması vardır. Düşünmeyenlerin beyni sınırsız gereksinimleri karşılayamayınca zevk veya şiddet duygusuzlukları doruğa çıkar. Sahip olma dürtüsüne yenik düşmemek için şiddete ve hazza yönelmek, düşünemeyenlerin doğal hareketidir. Hazdan (acıdan zevk almak) ve şiddetten soyutlanan kişiler yaşayamaz veya kendi kendine zarar vermeye başlar.

Acı, şiddet ve terör toplumun düşmanı olduğu halde düşünemeyenlerin dostudur.Toplumu oluşturan bireyler mutlu olmak için yaşar; oysa topluluğu oluşturan bireyciler başkalarının acı çekmesiyle mutlu olurlar. Kurban keserek de bir hayvanın acısıyla hem mutlu olur hem de hazlarını tatmin ederler.


Canlıyı boğazlayanlar kendilerini rahatlamış ve mutlu olmuş hissederler. Kurban kesme geleneğinin dinle olan bağlantısı bu olayın yalnızca bir bahanesi olarak kalmaktadır.

İnsan tanımadığı kişiyi veya canlıyı tanımak için her türlü insani yolu dener. Tanımak ve bu yolda emek harcamak insan için bir onurdur. Oysa düşünmeyenler tanımadığını düşman olarak görür. Onu tanımak istemez. Çünkü savaşmak veya yarışmak için bir düşmana gereksinimi vardır. Bu yüzden düşünemeyenler düşmansız yaşayamazlar. Kurban keserken de boğazladığı canlı onun için bir düşmandır. Bu düşmanı öldürerek -yaşamına son vererek- bir yarış kazanmış olur ve bu durumdan zevk alır. Bu zevk, yarışı önde tamamlamış hissi verir. Şizofrenik bir yaklaşımla kendi yarattığı düşmanı yine kendisi öldürür. Bu öldürme, katletme, boğazlama yapılırken hissedilenden çok hissedilmeyenler önemlidir. Bu katliamda insan olma, düşünme, sevme, yaşamı paylaşma, onur, emek gibi kavramlar hissedilmemektedir. Hissetmek/duymak düşünemeyenler için tanımsız kavramlardır.

İnsanoğlu duyacak, görecek, sinirsel yapıya henüz evrimsel anlamda iye olamamıştır. Kendini, toplumu, canlıları, doğayı, evreni sevecek bir canlı yüz binlerce yıl sonra evrimleşerek oluşacaktır. İşte o an insanoğlu onuruyla yaşayacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder