18 Şubat 2010 Perşembe

Diğer Dinlere Karşı Hoşgörü?


Hepimizin bildiği üzre islam dinine mensup din adamları her zaman diğer dinlere karşı saygılı oldukları iddiasındadır.Biz de bunun araştırmasını ve tarihi tahlilini sabah gazetesi yazarı Murat Bardakçı'dan öğreniyoruz.

---------------------------------------------------------------------------------------------------
Şöyle başlıyor Sn. Murat Bardakçı.


İslam’da gerçekten -söylendiği gibi- diğer dinlere hoşgörü var mı ? İşte Kuran’daki surelerle bu soruya cevap aradığımız zaman karşılaşabileceğimiz sonuç.
"Biz bir zamanlar hoşgörülü bir toplumduk, diğer dinlerin mensuplarına hiçbir şekilde müdahale etmezdik, herkes inancında hürdü" diye yakınanların şaşırtacak mahiyette tek bir cevap var: Hoşgörü, bizde hiçbir zaman vârolmadı!

Vee, yazısına şu şekilde devam ediyor.

Bakara 193
Hiçbir zulüm ve baskı kalmayıncaya ve din yalnız Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Onlar savaşmaya son verecek olurlarsa, artık düşmanlık yalnız zalimlere karşıdır

Al-i İmran
85 Kim İslam’dan başka bir din ararsa, (bilsin ki o din) ondan kabul edilmeyecek ve o ahirette hüsrana uğrayanlardan olacaktır
87 İşte onların cezası; Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların lanetinin üzerlerine olmasıdır.
88 Onun (lanetin) içinde ebedi kalacaklardır. Onların azabı hafifletilmez, onlara göz açtırılmaz.
91 Şüphesiz inkar edip kafir olarak ölenler var ya, dünya dolusu altını fidye verseler bile bu, hiçbirisinden asla kabul edilmeyecektir. Onlar için elem dolu bir azap vardır. Onların hiçbir yardımcıları da yoktur

Tevbe 29
Kendilerine kitap verilenlerden Allah’a ve ahiret gününe iman etmeyen, Allah’ın ve Resûlünün haram kıldığını haram saymayan ve hak din İslam’ı din edinmeyen kimselerle, küçülerek (boyun eğerek) kendi elleriyle cizyeyi verinceye kadar savaşın.

Mâide 0
Ey inananlar! Yahudi ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Sizden kim onları dost edinirse kuşkusuz o da onlardandır. Şüphesiz Allah zalimler topluluğunu doğruya iletmez

Nisa 46
Allah, küfürleri yüzünden kendilerini (Yahudileri) lânetlemiştir. Bu yüzden pek az iman ederler.


ALÂKASIZ KAVRAMLAR


Benzer hataları, son senelerde çok fazla yapar olduk.
"Osmanlı'nın hoşgörülü olduğu, gayrımüslimlerin devletin en yüksek mevkilerine kadar getirildiği" şeklinde sık sık ortaya atılan iddia da, işte bu hataların başında geliyor.

Osmanlı Devleti bir imparatorluk idi, Türkiye Cumhuriyeti ise milli bir devlettir. İmparatorluklar ile milli devletler birbirlerinden tamamen farklı sistemlerdir ve imparatorlukların milli devlet kavramlarıyla değerlendirilip yorumlanması büyük hatalara yolaçar.
Şimdi, günümüzdeki hoşgörü, mozaik ve diyalog sözlerini bu kural çerçevesinde değerlendirelim:

* Bir imparatorluğun temelinde, çokuluslu olması yatar ve bugün din hürriyeti zannedilen serbestlik, imparatorluklarda olağan bir durumdur. Osmanlı İmparatorluğu'nda gayrımüslimlerin devletin yüksek makamlarında görev almaları milli devlet olmamanın ve çokulusluluk kuralının neticesidir, dolayısı ile de hoşgörü ile hiçbir alâkası yoktur. İmparatorluklarda hâkim bir millet hep mevcuttur, Osmanlı Devleti'nde hâkimiyet Türkler'e aittir ama, diğer dinlere ve milletlere mensup olanların yüksek görevlerde bulunmaları da imparatorluğun tabiatı gereğidir.

* Dolayısıyla, Osmanlı döneminde gayrımüslimler yahut Araplar gibi Türk olmayan kişilerin yüksek görevlere getirilmeleri normal uygulamalardır. Bu uygulamaların hoşgörü yahut mozaik gibisinden alâkasız kavramlarla değerlendirilmesi, yanlıştır.

DİN DEĞİL, PARA!


* Osmanlı'da Hristiyanlar'ın ibadetlerinde serbest bırakılıp İslamiyet'e geçmeye zorlanmamalarının sebebi hoşgörü falan değil, sadece paradır! Gayrımüslimlerin ödediği haraç ve cizye adındaki yüksek vergiler hazine için asırlar boyunca önemli bir gelir kaynağı olmuştur, bu vergiler bütün İslam devletlerinde vardır ve hiçbir devlet böylesine büyük bir geliri kaybetmek istememiştir.

* Uydurmamıza, kıvırmamıza ve eğip bükmemize gerek yok: Osmanlı döneminde Hristiyanlar için konmuş birçok yasaklar vardır. Meselâ şehirlerde atla gezememiş, yüksek bina yapamamış ve çanlarını kilise duvarının dışından işitilecek şekilde çalamamışlardır. Hattâ, bazı devirlerde sokağa ayaklarına çıngırak takarak çıkmak zorunda bile bırakılmış, belli renklerde elbise giymeleri bile yasaklanmıştır.

* Eski asırlarda bu topraklara şimdi Pax Ottomana yani Osmanlı Barışı denen bir sükûn hakimdir ama barışın kaynağı karşılıklı anlayış yahut hoşgörü değil, devletin gücüdür. Devletin kuvvetli olduğu devirlerde ister Müslüman, ister Hristiyan olsun, teb'adan hiç kimsenin din bahanesiyle bile tek söz etmesine izin verilmemiştir.

Sözün kısası: Hoşgörü, bu topraklarda hiçbir zaman vârolmamıştır, dolayısıyla şimdi söylediklerimiz sadece kendimizi kandırmaktan ibarettir.

Kaynak


Murat Bardakçı tarafından kaleme alınan yazının orijinali 26 Nisan 2007 tarihinde Sabah gazetesinde yayınlanmıştır. Kurandan alıntılanan ayetler ise sonradan eklenmiştir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder